Çocuklar anne babaların hayatlarındaki en önemli varlıklardır. Uzun süren bir bekleyişin ardından kavuştukları çocuklarına ellerinden gelen ne varsa vermeye, imkanlarını onlar için seferber etmeye hazırlardır. Bazen ebeveynler kendi çocukluklarından kalan hayallerini, eksikliklerini, yaşayamadıklarını da çocuklarına sunarak bir nevi telafi etme hevesi içinde olabilirler. Bütün bu hayaller ve yoğun duygular içinde yaşarken anne babalar çocuklarına sundukları sevginin ve ilginin ölçüsü hakkında kafa karışıklığı da yaşayabilirler. Toplumun içerisinde var olan “Çok sarılma, şımarmasın”, “Biraz sert ol ki her istediğini yaptırabileceğini sanmasın” gibi birbirinden değişik düşünce temelli mesajlar da ebeveynlerin kaygılarını arttırabilir. Özellikle anne ve baba olma modelleri de oldukça yerleşmiştir toplumumuzda. Anneler daha toleranslı ve izin veren, babalar ise kuralları koyan ve sözü dinlenen bir rol üstlenir çoğu zaman. Halbuki çocuğa gösterilecek sevginin boyutu ve şekli o denli karmaşık değildir.
Çocukların doğdukları andan gelişimlerinin devam edip birer yetişkin oldukları yıllara kadar önemsenmesi gereken iki temel kural vardır.
İlki çocukların sevgiye ve ilgiye ihtiyaç duyduklarıdır. Anne karnında son derece güvende ve sakin bir ortamda yaşarken doğumla birlikte hiç tanımadığı yüzlerin, seslerin olduğu bir dünyaya merhaba der. Bu durum çocuk için yeteri kadar zordur. Gördüğü ve deneyimlediği her şey onun için yenidir. Bu adaptasyon döneminde çocuğun ihtiyacı olan en önemli güç “güvenme” duygusudur. Çocuk, neye güvenip neye güvenemeyeceğini öğrenmeye çalışır. Bu dönemde anne ve babanın onun ihtiyaçlarına karşılık vermesi ve sevgilerini hissettirmeleri çok önemlidir.
İkincisi ise, çocukların sınırlara ve kurallara ihtiyaç duyduklarıdır. Çocuğun belirsizliğin içinde sınırlarını tanıması oldukça zordur. Neyi nereye kadar yapabileceğini bilmek çocuğun davranışlarını organize edebilmesi açısından önemlidir. Kimi zaman ebeveynler çocuklarına sınır koymanın onu herhangi bir şeyden mahrum etmek manasına geldiğini düşünebilirler. İmkanları varken çocuklarına her şeyi sunmak niyetinde olduklarını da söyleyebilirler. Fakat unutmamalıdır ki, çocuğun ihtiyacı olan sonsuz vericilik değil, verilenle neler yapabileceği becerisidir.
Ebeveynler çocuklarına olan sevgilerini ölçme kriteri olarak onlara ne kadar düşkün olduklarını ifade ederler. Öncelikle aşırı düşkün olmakla çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak ilgi ve sevgi verme arasındaki farkı tartışmak gerekiyor. Bir anne veya babanın en önemli sorumluluklarından biri çocuğunun tıpkı fiziksel ihtiyaçları gibi duygusal ihtiyaçlarını da karşılamaktır. Çocuk, aç kaldığında beslenmesi gerekiyorsa, sevgiye aç olduğunda da sevgiyle beslenmelidir.
Anne ve babası için özel ve değerli olduğu hissetmek çocuğun özgüvenini destekleyen bir durumdur. Fakat bu düşkünlük çocuğun bireysel alanının içine girmeye başlıyorsa, o zaman özgüveni desteklemekten ziyade kösteklemeye başlar. Örneğin parkta diğer çocuklarla beraber kaydıraktan kaymak isteyen bir çocuğu düşünelim. Çocuğuna “çok düşkün” olan anne çocuğun düşmesinden, zarar görmesinden kaygılanarak yalnız gitmesine izin vermez ve çocukla beraber park alanına gider. Diğer çocuklar tek başlarına özgürce koşup oynarken onu koruyan annesiyle birlikte çocuk bir türlü gruba tam olarak dahil olamaz çünkü her adımında annesi arkasında olduğundan bir süre sonra diğer çocuklar kendi aralarında koşturmaya başlarlar. Bu örnekte de olduğu gibi kimi zaman, çocukları gereğinden fazla koruma çabasında olmak çocuğa zarar verir bir boyuta gelebilir. Önemli olan sevgi ve ilgiyi verirken çocuğa aynı zamanda hareket alanları da bırakmaktır. Aksi taktirde aşırı korumacı anne babalar çocuklarının bireyselleşmelerini geciktirmiş olurlar.
Neler yapılabilir?
• Çocuğunuzu koruma konusunda kendinizi frenleyin. Bazen öğrenmesi için düşmesi gerektiğini unutmayın.
• Bireyselleşmesi için ona imkan tanıyın. Ona küçük sorumluluklar verin.
• Her şeyi onun adına yapmayın. Bırakın, kötü de olsa bazı şeyler o kendi başına yapsın.
• Arkadaşlarıyla bir anlaşmazlık yaşadığında, taraf olmayın. Sadece dinleyin ve çocuğunuzun olayı farklı açılardan bakmasına yardımcı olun.
• Kimi zaman başarısızlık yaşamasına izin verin. Böylece gerçek hayatla tanışmasını sağlayın.
• Problemleri onun yerine çözmektense, onun kendi problemlerini çözmesi için fırsatlar tanıyın.
• İhtiyacı olduğunda her zaman yanında olacağınızı hissettirin. İhtiyacı olduğuna siz onun yerine karar vermeyin.
• Ona sevginizi sunun; fakat sevginiz onun bireysel hareket etmesini engelleyecek boyutta olmasın.
Unutulmamalıdır ki, anne babaların çocuklarına çok düşkün olmaları sadece çocuklar açısından değil kendileri açısından da olumsuz sonuçlar doğurabilir. Sınırsız fedakarlık sunan ebeveyn bir süre sonra tükenmişlik hissine, kendi özel hayatının yok olduğu hissine kapılabilir. Ebeveyn ve çocuk birbirine yapışık tek vücut haline gelmektense ayrı ayrı ama ahenkle bir arada bulunan vücutlar halinde yaşamayı amaç edinmelidir.
CEMRE SOYSAL
Çocukların doğdukları andan gelişimlerinin devam edip birer yetişkin oldukları yıllara kadar önemsenmesi gereken iki temel kural vardır.
İlki çocukların sevgiye ve ilgiye ihtiyaç duyduklarıdır. Anne karnında son derece güvende ve sakin bir ortamda yaşarken doğumla birlikte hiç tanımadığı yüzlerin, seslerin olduğu bir dünyaya merhaba der. Bu durum çocuk için yeteri kadar zordur. Gördüğü ve deneyimlediği her şey onun için yenidir. Bu adaptasyon döneminde çocuğun ihtiyacı olan en önemli güç “güvenme” duygusudur. Çocuk, neye güvenip neye güvenemeyeceğini öğrenmeye çalışır. Bu dönemde anne ve babanın onun ihtiyaçlarına karşılık vermesi ve sevgilerini hissettirmeleri çok önemlidir.
İkincisi ise, çocukların sınırlara ve kurallara ihtiyaç duyduklarıdır. Çocuğun belirsizliğin içinde sınırlarını tanıması oldukça zordur. Neyi nereye kadar yapabileceğini bilmek çocuğun davranışlarını organize edebilmesi açısından önemlidir. Kimi zaman ebeveynler çocuklarına sınır koymanın onu herhangi bir şeyden mahrum etmek manasına geldiğini düşünebilirler. İmkanları varken çocuklarına her şeyi sunmak niyetinde olduklarını da söyleyebilirler. Fakat unutmamalıdır ki, çocuğun ihtiyacı olan sonsuz vericilik değil, verilenle neler yapabileceği becerisidir.
Ebeveynler çocuklarına olan sevgilerini ölçme kriteri olarak onlara ne kadar düşkün olduklarını ifade ederler. Öncelikle aşırı düşkün olmakla çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak ilgi ve sevgi verme arasındaki farkı tartışmak gerekiyor. Bir anne veya babanın en önemli sorumluluklarından biri çocuğunun tıpkı fiziksel ihtiyaçları gibi duygusal ihtiyaçlarını da karşılamaktır. Çocuk, aç kaldığında beslenmesi gerekiyorsa, sevgiye aç olduğunda da sevgiyle beslenmelidir.
Anne ve babası için özel ve değerli olduğu hissetmek çocuğun özgüvenini destekleyen bir durumdur. Fakat bu düşkünlük çocuğun bireysel alanının içine girmeye başlıyorsa, o zaman özgüveni desteklemekten ziyade kösteklemeye başlar. Örneğin parkta diğer çocuklarla beraber kaydıraktan kaymak isteyen bir çocuğu düşünelim. Çocuğuna “çok düşkün” olan anne çocuğun düşmesinden, zarar görmesinden kaygılanarak yalnız gitmesine izin vermez ve çocukla beraber park alanına gider. Diğer çocuklar tek başlarına özgürce koşup oynarken onu koruyan annesiyle birlikte çocuk bir türlü gruba tam olarak dahil olamaz çünkü her adımında annesi arkasında olduğundan bir süre sonra diğer çocuklar kendi aralarında koşturmaya başlarlar. Bu örnekte de olduğu gibi kimi zaman, çocukları gereğinden fazla koruma çabasında olmak çocuğa zarar verir bir boyuta gelebilir. Önemli olan sevgi ve ilgiyi verirken çocuğa aynı zamanda hareket alanları da bırakmaktır. Aksi taktirde aşırı korumacı anne babalar çocuklarının bireyselleşmelerini geciktirmiş olurlar.
Neler yapılabilir?
• Çocuğunuzu koruma konusunda kendinizi frenleyin. Bazen öğrenmesi için düşmesi gerektiğini unutmayın.
• Bireyselleşmesi için ona imkan tanıyın. Ona küçük sorumluluklar verin.
• Her şeyi onun adına yapmayın. Bırakın, kötü de olsa bazı şeyler o kendi başına yapsın.
• Arkadaşlarıyla bir anlaşmazlık yaşadığında, taraf olmayın. Sadece dinleyin ve çocuğunuzun olayı farklı açılardan bakmasına yardımcı olun.
• Kimi zaman başarısızlık yaşamasına izin verin. Böylece gerçek hayatla tanışmasını sağlayın.
• Problemleri onun yerine çözmektense, onun kendi problemlerini çözmesi için fırsatlar tanıyın.
• İhtiyacı olduğunda her zaman yanında olacağınızı hissettirin. İhtiyacı olduğuna siz onun yerine karar vermeyin.
• Ona sevginizi sunun; fakat sevginiz onun bireysel hareket etmesini engelleyecek boyutta olmasın.
Unutulmamalıdır ki, anne babaların çocuklarına çok düşkün olmaları sadece çocuklar açısından değil kendileri açısından da olumsuz sonuçlar doğurabilir. Sınırsız fedakarlık sunan ebeveyn bir süre sonra tükenmişlik hissine, kendi özel hayatının yok olduğu hissine kapılabilir. Ebeveyn ve çocuk birbirine yapışık tek vücut haline gelmektense ayrı ayrı ama ahenkle bir arada bulunan vücutlar halinde yaşamayı amaç edinmelidir.
CEMRE SOYSAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız için teşekkür ederim.
Cemre Soysal