20 Kasım 2013 Çarşamba

Çocuk Hakları Sözleşmesi

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1989'da benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesi Türkiye'nin de dahil olduğu 193 ülkenin taraf olduğu sözleşme olarak en fazla ülkenin onayladığı insan hakları belgesidir.
Çocuk haklarını görmezden gelmek, yapılan suça ortak olmak demektir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin temelinde 4 ana kural bulunmaktadır:
  • Ayrım Gözetmeme
  • Çocuğun yüksek yararı
  • Yaşama ve gelişme hakkı
  • Katılım hakkı 


1- Her birey on sekiz yaşına kadar çocuk olarak kabul edilir. Her çocuk vazgeçilmez haklara sahiptir.
2-Çocuk Hakları, bütün çocuklar içindir. Doğum yerleri, konuştukları dil ne olursa olsun fark etmez. Büyüklerinin inançları ya da görüşleri nedeniyle hiçbir çocuğa ayrım yapılmaz.
3- Çocuklarla ilgili bütün yasa ve uygulamaları oluşturanlar, önce çocukların yararını düşünmek zorundadır. Devlet, çocukların koruma ve bakımını üstlenenlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri için önlemleri alır ve onların sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerine bakar.
4- ÇHS’de yazılı olan hakların uygulanması için gereken her türlü çabanın gösterilmesi gerekir. Devlet çocukların bu haklardan yararlanmasını sağlar.
5- Devlet, hakların uygulanması konusunda çaba gösterirken başta anne baba olmak üzere çocuktan sorumlu olan kişilerin haklarına karşı saygılı olur.
6- Yaşamak, her çocuğun temel hakkıdır ve herkesin ilk görevi çocukların yaşamını korumaktır.
7- Her çocuğun bir isme ve vatandaşlığa sahip olma hakkı vardır. Devlet, çocuk doğduğunda bu ismi kaydeder ve çocuğa bir kimlik verir.
8- Çocuklara verilen isim, vatandaşlık hakkı ve aile bağları korunmalıdır. Tüm bunlar zorla değiştirilemez ve alınamaz, değiştirilmek istenir ya da çocuğun elinden bu haklar alınırsa devlet bu duruma karşı çıkmalıdır.
9- Her çocuğun ailesiyle birlikte yaşama hakkı vardır. Anne baba çocuğa bakamıyorsa, çocuk bu durumdan zarar görmesin diye ona başka bir bakım sağlanmalıdır. Bu durumda da her çocuğun, anne ve babasıyla düzenli olarak görüşebilme hakkı vardır.
10- Anne babası ayrı ülkelerde yaşayan çocukların aileleriyle birlikte olabilmeleri için devletler kolaylık gösterir.
11- Anne ve babalarının izni olmadan hiçbir çocuk başka bir ülkeye götürülemez. Çocukları bu şekilde başka yerlere götüren kişilere karşı mücadele edilmesi gerekir.
12- Her çocuk, görüşlerini serbestçe ifade etme, kendisini ilgilendiren her konuda görüşlerinin dikkate alınmasını isteme hakkına sahiptir. Herkesin çocukları dinleme, onların fikirlerini öğrenme ve onlara saygı gösterme sorumluluğu vardır.
13- Her çocuğun duygu ve düşüncelerini istediği şekilde açıklama hakkı vardır. Çocukların da başka kişilerin zarar görmemesi için gerekeni yapmaları gerekir.
14- Her çocuğun, kendi düşüncesini geliştirme ve istediği dini seçme hakkı vardır. Bu konularda çocukları büyüten yetişkinlerin de onlara yol gösterme hakkı ve sorumluluğu vardır.
15- Çocukların arkadaşlarıyla barış içinde toplanabilme, dernek kurabilme ya da derneklere üye olma hakkı vardır.
16- Hiç kimse çocukların onurunu kıramaz, onları küçük düşüremez, özel hayatına karışamaz. Çocukların bu hakkı yasalarla korunur.


17- Devlet, kitle iletişim araçlarının, çocuğun gelişimi açısından önemini kabul eder. Çocuğun bunlarla çeşitli bilgi ve belgelere ulaşmasını sağlar, kendi kültürü ve dili bakımından bu araçlarla alabileceği gereksinimleri karşılar. Ayrıca kitle iletişim araçlarının verebileceği her türlü zarardan çocukları korur.
18- Çocukların yetişmesinden ve gelişmesinden sorumlu olan büyükler, bu sorumluluklarını en iyi biçimde yerine getirirler.
19- Hiç kimse, çocuklara karşı olan sorumluluklarını onlara zarar verecek şekilde kullanamaz. Devlet çocukların hiçbir zarara uğramaması için her türlü önlemi almakla yükümlüdür.
20- Her çocuğun ailesinden yoksun kaldığında ya da aile ortamı onun için uygun olmadığında devletten özel koruma ve yardım alma hakkı vardır. Anne babasıyla birlikte yaşayamayacak çocuklar için özenli bir araştırmayla iyi aileler bulunur.
21–22- Yaşadığı ülkenin dışında bir başka ülkeye gitmek zorunda kalan her çocuğun, gittiği ülke tarafından korunma hakkı vardır.
23- Engelli çocukların özel olarak korunma ve saygı görme hakkı vardır. Devlet engelli çocukların bakımını, eğitimini sağlayacak kurumları oluşturma sorumluluğuna sahiptir. Engelli çocukların ailelerine her türlü yardım yapılır.
24- Her çocuğun sağlık hizmetinden yararlanma hakkı vardır. Hastalıklardan korunması devletin ve toplumun güvencesi altında olup çocukların beslenmesine, aşılanmasına, çevrenin temizliğine ve diğer sağlık koşullarına dikkat edilir. Hastalanan çocuklar tedavi edilir.
25- Çocuk haklarına uygun olarak kreşler, çocuk yuvaları, yurtlar, okullar, çocuk hastaneleri oluşturulur, bunlar düzenli olarak kontrol edilir.
26–27- Her çocuğun gelişme hakkı ve sağlığı güvence altında olmalıdır. Bu konuda çocukların daha iyi bir yaşam sürdürmeleri için gerektiğinde yardım edilir.
28- Her çocuk eğitimini tam yapabilmek için desteklenir ve korunur. İlköğretim parasız ve hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm çocuklar için hak ve zorunludur.
29–30- Çocuklara verilen eğitim onların gelişimlerini en fazla ölçüde sağlayacak düzeyde olmalıdır. Eğitim, çocukların hoşgörüsünü, kendi kültürüne ve farklı kültürlere saygısını, ayrımcılığa karşıtlığını, doğaya saygısını arttıracak biçimde düzenlenir. Çocuğun kendi kültürü, bulunduğu ülkedekinden farklıysa gelişim ve eğitim hakkının her aşamasında buna gereken özen gösterilir.
31- Çocukların boş zamanlarını değerlendirebilmeleri, kendilerini geliştirebilmeleri için oyun bahçeleri, çocuk kulüpleri, kütüphaneler, spor ve kültür merkezleri açılmalıdır. Her çocuğun bu tür etkinliklere katılma hakkı vardır.
32- Çocukların okula gitme, oyun oynama hakkı vardır. Onlar yetişkinler gibi çalıştırılamazlar. Çalışmak zorunda kalırlarsa yapacakları iş onların sağlığı ve eğitimleri için sorun oluşturmamalıdır.
33- Bütün çocuklar her türlü zararlı maddelere karşı korunur. Bu tür maddeleri üretip çocuklara veren kişiler cezalandırılır.
34- Çocukları bedensel ve ruhsal yönden örseleyecek hiçbir yaklaşıma izin verilemez.
35- Devlet, çocukları koruma ve çocukları kaçırıp onları satan, onları çalıştırmak isteyen kişilerle mücadele etme sorumluluğuna sahiptir.
36- Hiçbir kişi kendi çıkarları için çocukları kullanamaz. Devlet böyle bir duruma karşı her çocuğu korur.
37- Çocuklar hiçbir şekilde insanlık dışı yöntemlerle ya da aşağılanarak cezalandırılamaz. Bir çocuk suça itilmişse ona uygulanacak ceza yaşına ve gelişimine uygun, onun eğitimini engellemeyecek şekilde olmalıdır.
38- Her çocuğun barış ortamında yaşama ve savaşlardan korunma hakkı vardır. Çocukların askere alınmaması gerekir. Devlet, çocukları silahlı çatışmalardan ve sonuçlarından korumakla sorumludur.
39- Çocuklar çeşitli nedenlerle zarar görmüşlerse onların iyileştirilmeleri için çalışmalar yapılır, bir daha aynı şekilde zarar görmemeleri için önlemler alınır.
40- Yasalarla sorunu olan çocuklar bu durumdan tek başlarına sorumlu değildir. Çocuklar farkında olarak kimseye zarar vermez. Suça itilen çocuklar, yetişkinler gibi cezalandırılamaz, özel yasalarla yeniden topluma kazandırılırlar.
41- Bir devletin yasaları burada belirtilen hükümlerden daha iyiyse, bunlar hiçbir şekilde değiştirilemez.
42- Devlet, ÇHS’nin herkes tarafından öğrenilmesini sağlar.
43- ÇHS’nın uygulanmasını değerlendirmek üzere Çocuk Hakları Komitesi kurulmuştur.
44- Devlet ve o ülkede yaşayan insanlar Çocuk Hakları Komitesine, çocuk haklarıyla ilgili durum hakkında bilgileri vermekle sorumludur.
45-İlgili kuruluşlar Çocuk Hakları Komitesinin çalışmalarına kolaylık ve yardım sağlar.

14 Kasım 2013 Perşembe

Düşünmeyi Nasıl Öğreteceğiz?

Descartes, "Düşünüyorum, öyleyse varım" derken yaşadığı çağa ve sonraki çağlara müthiş bir ilham vermişti. Verdiği ilham sonraki dönemlerin sadece düşünce hayatına değil, varoluş nedenlerine dahi tesir etti.
Peki düşünme sürecinde nelere ihtiyaç vardı? Descartes dört tane kuralı temele oturtmuştu:
  1. Açık seçik ve belirgin fikirler dışında hiçbir şeyi kabul etmemek
  2. Her sorunu çözümü için gerekli sayıda parçalara ayırmak
  3. Düşünceleri basitten karmaşığa doğru sıralamak
  4. Gözden kaçmış bir şey olup olmadığını sürekli kontrol etmek
Bunları yapabilmek için düşünmekten, sorgulamaktan ve denemekten korkmamak gerekiyordu.

Son zamanlarda çocuklarla yaptığım çalışmalarda dikkatimi çeken konu, onların bu dört prensipten ciddi şekilde uzaklaşmış olduklarıydı. Adeta bir düşünme tembelliği içinde, sadece sunulan bilgiyle yetinen ve mümkünse sunulacak bilginin olabildiğince kısa formül halinde verilmesini beklentileyen bir nesil gümbür gümbür geliyor!

Formül fanatikliğinin nedenleri üzerine düşünmeye başladığımda bir görünti şimşek gibi gözümün önünde beliriverdi: Ah o üniversite sınavlarına hazırlanırken çözdüğümüz test kitapları! Her konunun ortasında, sonunda siyah kalın bir dikdörtgenle çerçevelenmiş, yanında ya bir ampul ya bir yıldızla da süslenmiş kutucuklar. "Bu kadar anlattığımız konuyu boşver, formülü tut yeter" diyen sözde öğrenmeyi kolaylaştırıcı özetler.

Sadece testlere gelince mi rölantiye aldık düşünmeyi diye hatırlamaya çalışırken ilkokulda dört işlemi anlatırlarken söylenenler geldi bir anda aklıma: "Artıyor derse toplama, azalıyor derse çıkarma yapacaksınız."
Görsel www.hikingartist.com adresinden alınmıştır.

Çocuğuna ders çalıştıran bir ebeveyn geldi sonra gözümün önüne. Soruyu çözmek için teker teker elmaları çizen çocuğa "bırak şimdi resim yapmayı, soruyu çöz!" komutunu alan çocuğun defterinde yarım kalan boynu bükük elmaların çocukla paylaştığı hayalkırıklığını gördüm. Oysa çocuk anlamak için somutlaştırmaya çalışıyordu okuduklarını. Toplama işlemi karmaşıktı; ama elmalar basitti işte..

Yetmedi bunları hatırlamak.. Tarih derslarinde tek bir bakış açısından aktarılan bilgilerle sahte karşılaştırma sorularının sorulduğunu hatırladım. Hiçbir karşılaştırmalı edebiyat temelinin verilmediğini, tarih atlasına bakıp orduların nereden nereye gittiğini hafızasına yerleştirmeye çalışırken öğretmeni tarafından kaytarmakla itham edilen öğrenciyi.. Öğretmenin anlattıklarına zıt düşen bir soru soran çocuğun "çıkıntı" diye mimlendiğini, peki şöyle olsaydı ne olurdu diye soran çocuğun "amma detaycısın" diye susturulduğunu..

Sonra anladım neden düşünmekten uzaklaştığımızı. Davranışların artması için olumlu geribildirimler almaya ihtiyacımız vardır. Düşünmek de bir davranıştır. Ve ne yazık ki bu davranış mevcut eğitim sisteminde ödüllendirilmemekte, davranış için uygun alan yaratılmamaktadır. Düşünün ki bir çocuğa hadi depar at ve koşabildiğin kadar hızlı koş demenize rağmen ona 10 metrekare bir oda veriyorsunuz.

Çocuklarınızın düşünerek var olmalarını istiyorsanız onlara geniş alanlar yaratın. Sorgulamalarına, öğrendiklerini hayatın içinden örneklerle pekiştirmelerine izin verin. Her şeyi onların adına düşünmeyi de bırakın. Bırakın ki, düşünerek varolmanın bedensel, zihinsel ve duygusal gücünü hissetsinler..