4 Kasım 2012 Pazar

Para ve Maddiyat Bilinci

Çocuklara para mefhumunu öğretmek biraz zordur. Paranın niceliksel değerindense niteliksel değerini öğretmek ise daha da zordur. Çocuklar akılları biraz ermeye başladığından itibaren çeşitli isteklerde bulunur. Bir çikolatayı yemek, topuyla bahçeye çıkmak, arkadaşında gördüğü bir oyuncağı istemek olabilir. Kimi isteklere bedensel koşullara göre makul olduğu süre izin verilir. Örneğin bahar ayında çocuk okuldan eve gelir ve ödevlerini bitirir. Sonrasında da her zaman oynadığı arkadaşıyla birlikte bahçeye inmek ister. Buna karar vermek kolaydır. Aynı şekilde makul olmayanlara red cevabı vermek de oldukça kolaydır. Kar yağdığı için evde kaldığınız bir günde çocuğunuz "anne bakkaldan dondurma alabilir miyim?" derse rahatlıkla hayır cevabını verebilirsiniz. Maddi olarak imkanınız varken hayır alamazsın cevabını vermek ise diğer örnekler kadar basit değildir.

Ebeveynlerin sıklıkla yaşadığı çelişkilerden biri maddiyat farkındalığının ne ölçüde verilmesi gerektiğidir. Bu konuda yaşanılan kaygı, temel olarak ailenin kendi geçmişiyle de doğrudan ilintili oluyor. Şöyle ki, kendi gençlikleri/çocuklukları zor geçen ebeveynler yetişkinliklerinde yeterli maddiyata ulaşırlarsa "benim yoktu, çocuğumun olsun" duygusuna kapılabiliyorlar. Kendi gençlikleri/çocuklukları maddi refahta geçen ebeveynlerse "benim bile vardı, çocuğumun neden olmasın" diye düşünebiliyorlar.
Elbette bu olasılıklara başka seçenekler de eklemek mümkün. Biz farklı durumlara ortak bir refleks nasıl geliştirebiliriz biraz onu inceleyelim.


Türkiye gibi ekonomik dengelerin kolayca değişebildiği bir ülkede ardışık iki neslin aynı ekonomik şartlarda büyümesi bile oldukça zor. Daha iyi veya daha kötü bir yaşam şekli sunuyorsanız bunda yaşadığımız ülkenin de dinamiklerinin etkisini unutmamak gerekiyor.

Çocuklar bütün bu değişkenlerin farkında değillerdir. Onların algıları istedikleri bir oyuncağın veya kıyafetin alınıp alınmaması üzerinden işler. Anne babalar da maddiyat bilgisini ancak bunun üzerinden anlatabilirler.

Her davranışın sınırını bilmeleri gerektiği gibi, para harcamanın da sınırını bilmelilerdir. Onları varlık içinde yoklukta yaşatmak elbette değil kastım ama satın almanın ve elde etmenin koşulları üzerine çocuğu mutlaka bilgilendirmelisiniz. Okuldaki bir arkadaşının kalem kutusunu beğendi diye evde var olan -hepsi de yeni- dört tanenin üzerine bir tane daha istiyorsa bunun cevabı sizin maddi gücünüzle alakalı olmamalıdır. Çocukkların yaşlarına uygun alım güçlerinin olması gelecekte elde ettiklerinden mutlu olabilmeleri adına da önem taşır.

İşte birkaç ipucu:
  • Yeni bir oyuncak/kıyafet/kırtasiye eşyası istediğinde öncelikle buna ihtiyacı olup olmadığı hakkında konuşun. Çocuğun hem kendini ifade etmesini desteklersiniz, hem de ikna kabiliyetini güçlendirirsiniz.
  • Çocuğunuza sizin uygun gördüğünüz ölçüde harçlık verebilir, istediği bazı oyuncak vb alışverişlerini parasını biriktirerek yapmasını sağlayabilirsiniz. Böylece aldığı oyuncakta kendi emeği olur ve parayı doğru harcama bilinci yerleşir.
  • Ailece aylık ekstra alışveriş bütçesi oluşturup bunun takibini çocuğunuzun yapmasını isteyebilirsiniz. Böylece planlama becerisini de desteklemiş olursunuz.
  • Bütçe/para kavramı henüz gelişmemiş daha küçük yaştaki çocuklar için aylık alınacak oyuncak adedi belirleyebilirsiniz. Çocuğunuz yeni alınan oyuncak sayısını sayarak takip edebilir.
  • Satın almak ve almamak üzerine sohbet edebilirsiniz. Satın alabilmenin özgüven unsuru haline gelmemesi önemlidir. Sahip olduklarının farkına varması, olamadıklarıyla da barışık olması çocuğun özgüvenini olumlu yönde etkiler.
  • Ne kadar çok oyuncağı olursa o kadar mutlu olur denkleminden uzak durmalısınız. Esas olan, çocuğun oyuncaklarıyla mutlu oynadığı, mutlu anılar biriktirmesidir.
Sevgiler,
Cemre Soysal


1 yorum:

  1. Son günlerde araştırıp, okumak istediğim konulardan biriydi, teşekkür ederim...

    YanıtlaSil

Yorumlarınız için teşekkür ederim.
Cemre Soysal